Mustafa Kaplan

EGO

/ by | Leave a comment

Ego; Nesnel yansımalar’ın; öznel depoda istif edilmesiyle birlikte tedricen geliÅŸen bir bilinç sonucunda, bu birikimlerin tümüne sahip olabilme güdüsüdür.

Bir çocuğu; bebeklikten olgun yaş sürecine kadar, içinde Elma ağacı bulunan bir ormanda sıkı gözetim altında tutarsanız, önceden İlahi bir programla dizayn edilmiş beyni, hangi koşullarda olursa olsun o yönde ameller sergileyebileceği  uzak bir ihtimal değildir.

Ona verilen bir açlık hissi, belli bir zaman diliminde ortaya çıkıp, ilgili organdan sinirler vasıtasıyla beyne ulaşması yanısıra, ister istemez o problemle ilgili bir çözüm yöntemini  zorunlu kılar.Buda onun illaki bir objeye yönelmesi demek tır.

Gözetim’e tabi tutulan kiÅŸinin;bir takım deneysel kazanım sonucu,o orman içindeki Elma aÄŸacında açlık problemini sonlandırmasıyla ,söz konusu açlık olgusunun tekrar yaÅŸanabilme ihtimali ile ilgili bir endiÅŸeye düçar kalması, olaÄŸan bir durum olmaktan uzaktır .Bunun,kainatlar’ın efendisi olan Allah’a olan bir güvensizliÄŸin belirtileri olduÄŸunu bilmek için alim olmak gerekmez.

Bu durumda bir paylaşım hissi mevcut değilse;veya  bu konuda bir çabanın oluşumuna dair  bir ameliyenin ortaya konulmaması ,egosal hissiyatta tavan yaptıracak kadar ileri bir boyutu var eder.

Bu beşeri aykırılık, nesnel  iletişim önünde bir set olabileceği gibi, münzevi bir yaşam biçimini de ortaya koyar .

GeliÅŸmesine izin verilmemiÅŸ Empati kurma yeteneÄŸi,üst bilincin “Ben”çukurunda yok olup gitmesine sebeptir..

İnsan sosyal bir varlık olduÄŸuna göre;bunun dışında bir çabanın seyri,sizi öznel çerçeve içinde tutsak edip, yalnızlığa mahkum emekten öte bir yararı olmaz, olamaz da…

Yaşamamız için İlahi bir tasarımın sonucu olan bu dünyanın,salt kendimiz için olduğunu düşünüp, tek başına bir sahiplenme fikrine hizmet ediyor olmamız, bizi kendimizden de var oluş gayemizden de uzaklaştırır.

Yaratılan’ın yaratandan geldiÄŸini idrak edip,had aÅŸmamanın doÄŸruluÄŸuna iman edebilirsek, girdiÄŸimiz bu sınavdan baÅŸarıyla çıkıp, uhrevi dünyanın nimetlerinden faydalanmak gibi bir hakkı elde edebilmenin keyfini yaÅŸarız.

Çünkü Egoyu eritmenin en reel yolu acziyet’i idrak etmektir.Acziyet Allah’a teslimiyeti,teslimiyet,Selameti tezahür ettirir.

Eğer her şeyin Allah tarafından geldiğini idrak edebilirsek, tıpkı Yunus Emre gibi bir mübarek insanın seyiyesine ulaşmamız işten bile değil.

Ve onun dizelerindeki dile getirilenler gibi;
“Beni bende demen bende deÄŸilem
Bir ben vardır, bende, benden içerü”diyebilmeyi becerebilisek,tutsak kaldığımız egosal zincirlerin kopması, ardından asıl özgürlüğün yaÅŸanacağı sürecin baÅŸlamış olacağı tahmin dahilindedir.

Kendimiz demek olan yüksek bilinç veya benlik olgusu;zaten Allah’ın bizlere sunduÄŸu, ancak belli bir tekemülat sonrası elde edilebilineceÄŸi ÅŸartı konmuÅŸ olduÄŸudur.

Egoyu azgın bir ata benzetir sek, onun yüksek bilinç kırbacıyla kontrol altına alınması zarruriyet arz eder; buda çıkılan hem dünyevi hem uhrevi yolculuğun sağlıklı bitmesine binaendır.

Kontrolsüz ego; kiÅŸiyi nefsani ve Åžeytani mecralarda estirdiÄŸi günah rüzgarları’yla kuru bir yapraÄŸa çevirip ordan oraya savurur…


Etiketler: 869 okunma
Bilgilendirme

Urfa Yaşam Haber sitesinde yazılan yazılardan yazarın kendisi sorumludur. Yazarın görüşleri Urfa Yaşam haberinin görüşlerini yansıtmaz

Yorum yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir