[avatar user="mustafakaplan" size="150" ]

KUL’A VERİLEN HER ŞEY EMANETTİR

by | Leave a comment

Ey insan oğlu..!

Hergün dökülüp giden saç tellerini bile engellemeye gücün yetmezken;sen bu sahiplenme duygusunu nereden alıyorsun?..

İçinde canlı, cansız olan bu evrende, kesinlikle yaratılış tarzına yönelik bir eksiklik,bir yanlışlık yoktur, olamaz da..!

Herşey muntazam ve yerli yerinde İlahi bir emir doğrultusunda var olmuştur;var olmaya da devam ediyor…

Kusur aranacaksa, evvela kendimizi gözden geçirip,şahsımıza yönelik bir özeleştiri yapmamız gerekiyor.

Mükemmelen yaratılanı salt çıkarlarımız ve arzularımız için heba edip, tahrip ediyor,kusurlu hale getiriyoruz.

Ellerine cüz-i iradesi verilerek kısa bir müddet için yeryüzüne gönderilen Adem ve zürriyettine tahsis edilen eşref-i mahluk makamı , şunun veya bunun için değil,tüm insanlar için tahsis edilmiştir.

Yani herkesin eşit bir şekilde o makama oturması emredilmiş;ancak üstünlük takva ile noktalanmıştır…Bu makamdan alaşağı edilmesinin yegâne sebebi, insan oğlunun İlahi buyruklara göre değilde, kendi heva ve hevesleri doğrultusunda amel sergilemeleridir…

Evet, Kuran’da insan oğlu arasında bir üstünlük olduğuna vurgu yapılır;ama bu üstünlük insan topluluğunda bir hareketliliğin,bir münasebetin oluşumu içindir.

Bu üstünlük mana ile ilgili değil, tamamen maddiyatla ilgili bir durumdur. Zenginin;yoksulla maddi varlığını paylaşarak, aralarında olan açıklığı bu şekilde kapatmasıdır.
Zenginin;fakire müspet veya menfi yaklaşımı,aynı zamanda bir sınav gereğidir.
Bu dünya bir sınav salonu olduğuna göre,amellerin seyri hangi yönde ise,sevap veya günah puanları o şekilde İlahi bir değerlendirmeye tabi tutulur;yoksa ellerine mal mülk verilen kişi , bunu salt öznel çıkarları için harcayacak yetkiye sahip değildir.
Hz Ebubekir’ın işittiği bir ayete istinaden; evindeki her şeyi yoksullara dağıtması bu konuya en güzel bir argümandır.

Sonsuz bir yetki ve kudrete sahip birinin; mahiyetinde çalışan birine çok miktarda para verip,bunu diğer çalışanlara dağıtması yönünde irade buyurması ,o kişinin de o buyruğa göre hareket etmesi gerekmez mi
Kulun , zengin gibi bir sıfatı olamaz.Zengin; alemlerin sahibi,asıl patronu olan Allah’tır…Eline mal ve mülk teslim edilen kişi, bir mutemet konumundadır.Onun görevi; ona verilene sahip olmak değil,İlahi emirlere göre hareket edip,elindekilerini paylaşmaktır.

Allah’ın;içinde envai nimetlerle donattığı bu tabiat denilen sofra, her çeşit canlının beslenebileceği ölçüde büyük ve geniş yaratılmıştır…Sofra sahibinin ; önümüze serdirip,buyur etmesi karşısında, bir kulun konuşmaya veya buna itiraz etmeye gücü yeter mi..?
Evvela elimizde bulunanın bizimle sonsuzluğa kadar kalması gerekir;oysa her şey ölünceye kadardır.Ölen bir kişinin sahip olduğunu sandığı servetini beraber götürdüğü görülmüşmüdür hiç!..
Ha..!Bu dünyada kişi ,belki biraz kalite standartlarında bir yaşam sürebilir.Peki ya sonrası..!İşte burada sergilediği amelleri devreye girip, yarın mahşer günü aldığı puanlar onun akıbetini belirler.
İşte o gün ,din denilen sistemin düzenleyicisi,ve sahibi olan yüce Allah’ın karşısında nasıl duracak ve hakkında verilecek hükmü , korku ve dehşet içinde nasıl bekleyecek?

Sahabelerden İbni Seleme’nin durumuna düşmek ne kadar acı..!İbni Seleme beş vakit namazlarda Peygamber efendimizin arasında namaz kılar, hiçbir sohbetini kaçırmazmış.Yoksul olduğu için Peygamberden kendisine zengin olması için dua etmesini istirham eder.Peygamerimiz dua eder;Seleme Medine’ye sığamayacak kadar davar sahibi olur … Artık Cuma namazlarına bile gelemeyen Seleme’ye ,zekat vermesi için iki sahabe gönderilir…Onu dağda sürülerini otlatırken gören sahabeler; peygamberin buyruğunu iletirler.Seleme buna karşı çıkıp,zekat veremiyeceğini söyler …Eli boş peygamberin huzuruna çıkan sahabeler, durumu anlatırlar.O an Seleme için bir ayet iner… İçeriğinde ,Seleme’nin cehennemlik olduğu yazılıdır…Seleme bunu duyup, pişman olduğunu dile getirse de artık iş işten geçmiştir…Allah hiç kimseyi İbni Seleme gibi yapmasın..!

Elinde bir çok şeyin emanet verildiği kişi; o emanetleri insanlarla paylaş’maması , tıpkı bir vazifelinin zimmetine bir şey geçirmesi gibidir.Yani burada görevi kötüye kullanmak gibi bir durum tezahür ediyor…

Allah’a yakın olmak için kurban keseriz değil mi..?
Kurban sözcüğünün’ kurb’ masdarından türetildiğini çoğumuz biliyoruz.’Kurb’ ,yakın olmak anlamında ,Arapça bir kelimedir.Yılda bir kere kurban ibadetini yerine getirdiğimizi sandığımız bu fiili , tam olarak yaptığımız söylenir mi sizce..? Kesilen hayvanın etlerini komşularına dağıtmayıp; buzlukta saklanması mıdır ibadet.Bu biraz abdestsiz namaz kılmaya benzemiyor mu ?..
“Komşusu aç yatan bizden değildir “sözü boşuna mı söylenmiş…

Allah sonumuzu hayreylesin..!


Etiketler: 425 okunma
Bilgilendirme

Urfa Yaşam Haber sitesinde yazılan yazılardan yazarın kendisi sorumludur. Yazarın görüşleri Urfa Yaşam haberinin görüşlerini yansıtmaz

Yorum yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir