[avatar user="farukcaymaz" size="150" ]

Teselli kime düşer?

by | Leave a comment

Almanya 1929 yılına kadar dünya tarafından pek bilinen bir ülke değildi. Açlık ve sefaletle boğuşan ülke, cani Hitlerin gelişi ile 1945 yılına değin çok büyük olaylar yaşadı; milyonlarca insanın ölmesine, katledilmesine sebep olan bu ülke, bugün dünyanın en büyük silah ve otomobil endüstrisini sahip.

Türkiye Cumhuriyeti 1923’te kuruldu.

***

Japonya, 6852 adadan oluşan adalar topluluğu bir ülke. Depremsellik yönünden en riskli bölge konumundadır.1945 yılında dünyanın bir kez daha yaşanmasını istemediği iki atom bombası yedi, 500 bine yakın insan hayatını kaybetti, 100 bine yakın insan yaralandı; yüzbinlerce insan bombanın yarattığı radyasyondan etkilendi. Dünya teknoloji devleri arasında yer alıyor bugün. Ülke para birimi diğer ülkeler arasında düşük seviyede de olsa yükselen ülkeler arasında ön saflarda yer alıyor.

Türkiye Cumhuriyeti 1923 ‘te kuruldu.

***

Amerika Birleşik Devletleri, 1932 yılına kadar kimsenin umursamadığı Endüstri ve teknoloji bakımından geride olan, petrol yatakları ile siyasi arenaya adını yazdırmaya çalışan bir ülkeydi. Einstein’in buraya kaçmasından sonra verdiği atom bombası projesini hayata geçirdi, 2.Dünya Savaşı’na katıldıktan sonra adını duyurmaya, sansasyonel çıkışına buradan başladı. Bugün “dünyanın jandarması “konumunda oynuyor.

Türkiye Cumhuriyeti 1923’te kuruldu.

***

Rusya, Malezya, Çin Halk Cumhuriyeti, Güney Kore ve ismini sayabileceğimiz birçok ülke, 2.Dünya Savaşından sonra ilerleme kaydederken, Kurtuluş Savaşı’ndan çıkmış Genç Türkiye Cumhuriyeti, endüstri ve tarım alanında onlardan daha ileri seviyede olabilecek seviyelere yakındı. Nüfusu az Genç Cumhuriyetin çocukları her alanda ilerlemenin eşiğindeydiler; fabrikalar kurdular, açtılar.

Her birini ayrı ayrı, ayrıntılarıyla burada yazmaya yerimizin yetmediğini sizler de biliyorsunuz, benim anlatmaya çalıştığım şeyin arkasında oluşan giz perdesinin sonuçlarına geldiğimiz bugünlerde sığınmaya çalıştığımız beklentilerinden çok uzak olduğumuz!

Ülkeler kalkınmalarda siyasi takıntılarını yenip gerçek güçlü devlet imajını yaratmaya çalışırken, bizim durgunluk dönemi diyebileceğimiz türlü olaylara sahne olduğumuz gerçeğini unutmuyorum elbette. Ama söz konusu vatanın bugün gelinen noktasının 1950‘lerden sonra gelişmek ve ilerlemek yerine siyasi çatışmaların ortasında yukarıda saydığımız-zamanında adı bile anılmayan devletlerin-geriye düşmemizin ortak sebepleridir.

Her olayda dış güçler diye bir yerde bahane olarak da anlaşılabilecek dış güçlerin gerçek varlığını dışlamıyorum, lakin, jeo-politik konumundaki ülkemizin üzerinde türlü oyunların oynanabileceğini ben de kabul ediyorum ama Batılı ülkelerin birbirleri üzerinde oynadıkları oyunlar yok mu?

Var.

2.Dünya Savaşı buna en iyi örnektir. Buna rağmen her birinin gerçek kimliklerinden ayrılmadan oluşturdukları yeni biçimsel ve kendilerine has gelecek planını çok iyi uyguladıklarını hepimiz biliyoruz.

Gerisin gerisi gitmeye hiç gerek yok, biz ne zaman sadece siyasi oyunların oynandığı rekabet yerine çekişmelerin, türlü süslenmiş sözlerle ayrıştırıldığını gördük, işte o zaman kendimizi “alt lig” dedikleri gelişmeyen, gelişemeyen veya gelişmelerine izin verilmeyen ülkeler durumuna düştük.

İnanç ve itikat esas olsa bile Yaradan’ın yaşattıkları karşısından ancak sabrın dilenmesini gerektiğini daha ne zaman anlayabileceğiz?

Elinizde kozlarınızın yanında el alabileceğiniz başka güçlü kâğıtlarınız var ve siz iyi oynayamazsanız, kaybedersiniz!

Şimdi can alıcı noktaya geliyorum.

Söyleyiverin gari; güçlü ve kudretli bir ülkenin getirildiği durumda teselli edilmesi ve sabır dilenmesi kime düşer?!!

Selam ve Saygılarımla

Faruk CAYMAZ

İnş. Müh-Şair ve Yaza


Etiketler: 473 okunma
Bilgilendirme

Urfa Yaşam Haber sitesinde yazılan yazılardan yazarın kendisi sorumludur. Yazarın görüşleri Urfa Yaşam haberinin görüşlerini yansıtmaz

Yorum yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir