Yüce Allah’ın; ayaklarına Cennetini serdirecek kadar değer verdiği kadınlara; erkeklerin zarar verecek kadar ileri gitmesinin insani boyutu araştırılırsa, hiçlik içinde hiç oldukları gün gibi ortaya çıkar.
Kendisinden daha zayıf olanlara tevdi ettiği şiddette müdavim olmuş bir erkeğin ruh hali masaya yatırılırsa, tekamülü na tamam kalmış hastalıklı bir kişilikle karşılaşmamız tesadüf olamaz.
Menfi veriler sürecinde olagelmiş bir ruhsal yapıdan; dışa olacak müspet yansımalar beklenemez.
Atılan bir parça ekmeğin en vahşi hayvanı bile yumuşatabilmesi söz konusu iken; bir erkeğin;kendisine sofra kuran karısına şiddet içerikli bir davranışı reva görmesi nasıl bir halet-i ruhiyedir anlamak zordur.
Bu tür hastalıklı kişilerin; sadece kadınlara değil; ilerde vermesi kuvvetle muhtemel çevresel tahrip ler göz önüne alınarak çarçabuk toplumdan bir izolasyonu gerektirir.
Bunların eğitilerek, toplumun yaşayış kurallarına uyum sergilemelerini beklemek nafile bir zaman kaybıdır.
Devletin; böylelerini etkisiz hale getirip, mağdur olmuş kişiler üzerinde koruyucu kanatlarını açması bir doğal yaşam gereğidir.
Şiddetin kabul görmediği dinlere bakılınca, bu gayri insani durumun İlahi sisteme de aykırılığı gün gibi ortada.
Hiç bir dinin kabul görmediği bu şiddet olgusunun; İlahi sistemi bozucu bir faktör olması hasebiyle, beşeriyetten sökülüp atılması en makul harekettir; çünkü yüce Allah açık ve net olarak bu gayri tabii duruma karşı olduğunu tüm ayet ve sürelerde buyurmuştur. Kullarından da bununla ilgili süregen bir mücadeleyi emreder.
Akışına dahil oldukları yaşam nehirinde, yüzdürülen evlilik teknesinin küreklerini karı koca dan başkası çekemez. Birinin küreği bırakması diğerinin yorulması demektir.
Erkeğin; yada kadının, tek başına bir anlam ifade etmediği gerçeği, bize ikisinin de eşitlik konusunda aynı statüde olmaları gerektiğini gösterir.
İnşallah bundan sonra şiddet denilen bu melanet kavramdan kurtulur, toplum literatüründe tamamen yok olup, gittiğini görürüz.. .
Etiketler: Cennet Kadın Şiddet 434 okunma