[avatar user="mustafakaplan" size="150" ]

Haim nahum doktirini

by | Leave a comment

Rahmetli babamın bize küçükken anlattığı bir hikaye vardı…

Yaşlandıkça manasını daha iyi kavradığım bu hikayenin konusu şöyle:
Osmanlı’dan yana kuyruk acıları olan emperyal devletlerin, aralarında sık sık yaptıkları müşaverelerden” Osmanlı nasıl yıkılır?” üzerinde tezler üretilmeye çalışılır; ama bir türlü çözüm noktasında müspet bir sonuç elde edilemezmiş…

Yine böyle bir münazara toplantısında, aralarında bir tane papaz; “Bunun sırrını biliyorum” deyip, yarın akşamki toplantıyı kendi evinde yapılmasını ister…

Ertesi günün akşamı papazın evinde toplanılır… Salona uzun bir halı serilmiş, başucunda da yanan bir mum konulmuştur…
Papaz; halının diğer ucunda ayakta duran misafirlere dönüp; “Haydi hep beraber üfleyip mumu söndürün” demiş… Tabi halı uzun olduğu içinde nefesleri yetip, mumu söndürememişler…

Papaz alaycı bir ifadeyle: “Osmanlı bu mum kadar güçsüzdür aslında… Mumu söndürebilmeniz için halıyı katlayıp ortadan kaldırın ki yaklaşıp mumu söndürebilesiniz.

Halıyı katlayıp mumun önüne gelen papaz; tek bir üflemeyle mumu söndürmüş.
İşte demiş papaz; “Osmanlı mum kadar zayıf; Osmanlıyı güçlü kılan halıyı göstererek; “Maneviyatır, İslam inancı ve kuvvetli tevhid anlayışıdır. Bunların yok edilmesi için kafa yorarsanız Osmanlı kendiliğinden yok olur gider.”

Emperyal güçlerin yıkıcılık üzerinde kurguladıkları projelerine, adeta çiviyle çakar gibi literatürlerine dahil ettikleri; Latincede “DİVİDE ET”. Türkçede Böl ve yönet olan bu söz; tarihi arenada epeyce etkili olmuş, bir çok ulusun yok olmasında paradigmal bir kimlik kazanımı elde etmiştir.

Bu konuda epey historik vakalar örnek verilebilir… Meselâ Çin’in bir türlü yenemedikleri Hunları bu şekilde bölüp parçalayarak yendikleri malumunuz.

Osmanlının son dönemlerine şöyle bir göz atılsa, aynı yöntemin burada da yıkıcı etkilerini görmek mümkündür.

Hedef seçtikleri bir ülkeyi bölüp parçalamak için bu tür taktikleri sinsice tatbik ederek, emellerine ulaşmayı şiar edinen devletler, nitekim bu konularda nice başarılara imza(!) atıkları hafızalarda silinmeyecek türden…

Bu taktikleri çoğunuzun da bildiği gibi “Haim Nahum doktrini” adı altında yedi maddelik bir plan olduğu yeniden hatırlatmaya değer bence…

Osmanlı dönemi ve sonrası kurulan hükümetlerle tam bir uyum içinde çalışarak, adeta bir Bukelamun gibi her ortama göre renk veren Haim Nahum; hukukçu aynı zamanda Yahudi bir tealoğdur.

1873 te Manisa da dünyaya gelen Haim Nahum; İbranice ve Arapçayı, gençken babasıyla gittiği Filistin de öğrendi.

Moşe Levinin yerine Başhaham olan Haim Nahumun; 1919-1926 yılları arasında Kahire de görev yaptığı 1923’te Lozan Barış konferansına katıldığı da söylenenler arasında… Çeşitli okullarda öğretmenlik te yapan bu şahıs; Filistin de İsrail devletini kurmakta epey katkıları olduğu; emperyal güçlere ilham kaynağı olmuş ona ait yedi maddelik bir doktrininden söz edildiği bilinmektedir, şöyle ki:

1. Milleti aç bırakacaksınız.

2. İşsiz bırakacaksınız.

3. Borca esir edeceksiniz.

4. Dininden (gerçek İslam’dan) uzaklaştıracaksınız.

5. Böleceksiniz.

6. Milletleri birbiriyle çarpıştıracaksınız.

7.Yumuşak lokma haline getirip yutacaksınız.

Hangi devletin adamına ait olduğunu bilemediğim ibretlik bir söz vardır. “Bir karpuzun tüm olarak yenmesi mümkün değildir. Ancak dilimlere bölerseniz yiyebilirsiniz ”

O halde uyanık olup; şu şudur; bu budur gibi tefrika söylemlerini elimizin tersiyle bir kenara iterek; dosta düşmana karşı birlik ve beraberliğimizi her daim ilan etmeliyiz.


Etiketler: 561 okunma
Bilgilendirme

Urfa Yaşam Haber sitesinde yazılan yazılardan yazarın kendisi sorumludur. Yazarın görüşleri Urfa Yaşam haberinin görüşlerini yansıtmaz

Yorum yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir