Dünya sahnesinde ellerine hayat senaryosu verilen kadın ve erkeğin rolleri, ne bir eksik ne bir fazla, tastamam eşit şekilde verilmiştir.
Kadın veya erkeğin, bu rollerde birbirinin önüne geçmeye çalışması, söz konusu senaryonun gidişatını olumsuz yönde etkiler.
Birbirinin olmasa olmazı olan bu iki unsurlardan birinin olmaması demek, diğerinin de var olamayacağı anlamını taşır. Bu bir değişmez İlahi yasadır. Bunu bozmaya kalkışmak, manen ve medetten dünya düzenine karşı işlenen en ağır suçtur.
Nasıl ki yönetmen koltuÄŸunda oturan birisi, senaryoyu gereÄŸi gibi oynamaları için oyuncuları çeÅŸitli ÅŸekillerde ikaz eder, verdiÄŸi talimatlara harfiyen uyulmasını ister, buda aynen böyle bir ÅŸey…
Beşeri teşekkülde iki ana unsur olan kadın ve erkeğin birbirinden asla bir üstünlüğü varit değildir.
Bugün benim diyen erkeklerin, yapamadığı çoğu işleri kadınlar yapabiliyorsa artık onlara karşı işlenen olumsuz davranışların son bulması gerekir.
Tarihte öyle kadınlar var ki tarihin seyrini değiştirmişler, önemli olaylara imza atmışlardır.
Mesela Nene Hatun (d. 1857 – ö. 22 Mayıs 1955, Erzurum), 93 Harbi sırasında Erzurum’da Aziziye savunmasına katılan, Rus iÅŸgaline karşı Erzurum’daki halk direniÅŸinin simgesi hâline gelmiÅŸ Türk kadın kahramandır.
Atatürk’le beraber Kuvva-i Milliye saflarında, ülkesini düşmana karşı savunan Seher hanımlar, Gördesli Makbuleler, Halide Edipler ve daha niceleri… Hepsi kadın deÄŸil miydi?
Eğer bir üstünlük İlla gerekiyorsa bunun adresi kadın veya erkek değil, takvadır.
Yaratan öyle mükemmel ve yerli yerinde yaramış ki, bunda ne kadının erkekte, ne erkeğin kadında kusur bulup, bunu üstünlük gibi algılama lüksü olamaz.
Durum böyle olunca şiddet gibi gayr-i insani bir kavramın artık sosyal platformda silinip, yok olması kaçınılmaz olmalıdır.
Bir kelebeğin bile kanat çırpmaları yer küresini titretirken, şiddette maruz kalmış bir kadının çığlıklarından neler olacağını bir düşünün artık.
Bu çığlıkları duyup, duyarsız kalabilmenin mesuliyeti cidden omuzlara yüklenecek en ağır bir yüktür.
Ruhla beden gibi olan bu iki karşıt cinsin, imza altına alıp, sırtladıkları evlilik yükümlülüğünü şiddet gibi vahim bir olguyla bozmaya kalkışmaları doğaya karşı işlenen en büyük kötülüktür.
Bu kurumunun iki baş mimarı arasında husule gelen sorunlar müzmin bir hal almışsa, çözümü karşılıklı anlayış ve hoşgörüden başka bir şey olmamalıdır.
Mantığa galebe çalan bir şiddet duygusunun patlama anı hedefte vuku bulmuşsa, sonucu telafisi mümkün olmayan belalara kapı açmaktan öte gitmez.
Bu da insan hayatına müessir bir sürü sorunla yüzleşme sürecini tezahür ettirir.
Allah hiç kimseyi böyle elim bir durumla muhatap kılmasın.
Etiketler: Evlilik Evlilik Kurumu 255 okunma