[avatar user="farukcaymaz" size="150" ]

Bilim adamı ne diyeceğini iyi bilmeli

/ by | Leave a comment

İki haftadır işlerim nedeniyle köşe yazılarımdan uzak kaldım.

Dostlarımın bu konuda bana serzenişlerde bulunmalarına hak vermiyor değilim ama söz konusu “mühendislik” olunca…

Durup biraz daha düşünmek gerekiyor.

**

Koca iki haftada hem dünya siyasetinde hem ülkemizdeki siyaset arenasında, ekonomide, yaşam alanlarında ve dünyada çokça şeyler oldu.

 

Daha önemlisi 2020 yılı nasıl bir akılla uğradıysa dünyaya artık, dünyada yaşayan insanların hiçbirisine rahat yüzü göstermedi.

2020’nin hemen başlarında bir anda ortaya çıkan covid-19 Pandemi belası…

Sel felaketleri…

Depremler…

Bugüne değin hiç yaşanmamış yüksek sıcaklık ortalamalarıyla geçen sonbahar iklimi…

Suriye’den sonra Azerbaycan-Ermenistan arasında çıkan savaş…

Libya’daki iç savaş…

Akdeniz’de ortaya çıkan doğalgaz arama atışmaları…

Ve daha buraya sığmayacak binlerce sorun.

**

Tabi bu kadar olay gerçekleşecek de bunları haber yapacak basın durur mu?

Haberi verdikten sonra, artık klişe haline gelmiş “prof”ları çağırıp yorum yaptırmadan geçmeleri olmaz.

Sanki savaşlar üzerinde yapılacak yorumlarla, taraflar arasındaki haksızlıkları ortaya koyacak ve çözümleyeceklermiş gibi( abartılı tavır ve süslü cümlelerle) kasıla kasıla yorumlarda bulunmaları cidden traji-komik bir hal alıyor…

O ne stratejilerdir öyle?

Yok, efendim haksız yere yaptıklarının altında bilmem ne amaçları varmış da…

Yok, efendim ABD’nin, Rusya’nın çıkarlarının çakıştığı nokta işin içinde çıkmanın zor olması imiş…

Yok, bilmem ne petrolünün büyük oranda rol oynadığını orayı kaptırmamak için illegal örgütlerin sürekli desteklendiğiymiş…

Tamam hoş. Ama bunların hepsi artık gizli-kapaklı şeyler değil ki!

Sonra…

Birden Pandemi fırlıyor sahneye.

Yine hazır kıta bekleyen sözde bilim adamları ardı ardına tv haber kanallarında her kafayı karıştıran o cümleleri kullanmaya başlıyorlar;

“Efendim, hasta olmayanlar maske takmasın eldiven taksınlar.”

“Yok, yok, eldiven zararlı maske taksınlar.”

“Covid-19 havada saatlerce asılı kalabiliyor, bu yüzden dikkatli olmak lazım.”

Ve daha nice yine-yine diyorum çünkü aynı şeyleri duymaktan sıkıldık-yüzlerce birbirini tutmayan yorumlar.

**

En son yaşanan İzmir depremi hepimizi derinden üzdü.

Evlerini kaybeden insanlar, bini geçen yaralı, yüz’ü geçen hayatını kaybeden gariban vatandaş.

Siyasetin alengirli demeçlerine bir şey demeyeceğim, esas yine beni çileden çıkaran prof’ların demeçleri.

Diyorlar ki yine ekranlarda kasıla kasıla;

“Depremin büyüklüğü 6.6”

“Yok, 6.9”

“Artçı sarsıntılar başka yerleri etkilemez ama yine de dikkatli olmak lazım.”

“Depremler bu ülkenin gerçeği, halkı eğitmek ve onların barınabilecekleri güvenli yerler inşa etmeliyiz.”

“Bizi kimse dinlemiyor!”

Bakın cümleleri artık kanıksadık, çok önemeden geçiyor. Geçiyoruz çünkü siyasetçilerimizi alışkanlık haline getirip bu durumları siyaset malzemesi yapabiliyorlar.

Hatırlayın “İmar Barışı’nı.

Denetimden geçemeyen, ruhsatsız, mühendislik projelerine ve yerel zemin durumuna uygun olmayan binaların çoğu –parasız kalan devlete-ödemlerde bulunarak ruhsatlandırıldı!

Kimse betonarme ve statik projeleri denetleme zahmetine bile katlanmadı.

Mesele paraydı ya!

Meslek odalarının feryatlarını duymadılar bile.

Falan filan…

Garip olan tarafı, bugün yine deprem konusunda yorumda bulunan ya da yorum demek yanlış kaçacak; müneccim gibi kehanette bulunan bir prof’umuzun sözlerinin basında yer alması.

Sevgili prof’umuz, “bilim adamı” kimliğini unutmuş, İstanbul’da olacak deprem tarihini 2040-2050 arası olarak işaret etti!

Haberi okur okumaz tüylerim diken diken oldu.

Birincisi böylesi bir tahmin yapmak profluğa yakışmaz.

İkincisi deprem aralık ve tarihin asla bilinemeyecek olması ve yapılacak çalışmaların her an olabilecek şekilde yürürlükteki yasa ve yönetmeliklerin elden geçirilmesi önerilerinin ortaya konulması.

Üçüncüsü, ülkemiz siyasetçilerinin işine yarayabilecek bir demecin, alınması gereken önlemlerin biraz daha ileri tarihe ertelenmesi gibi durumun ortaya çıkabilecek olması.

Dördüncüsü, planlamaların yapıldığı İstanbul Kanal için ,”işte size deprem olabilecek tarih. Biz bundan öne yapar önlem alırız” politikasına yol açması.

Bu ülkede eğer siyasetçi ya da bilim adamı iseniz ne diyeceğinizi önceden çok iyi analiz etmelisiniz.

Unutulmamalıdır ki;

Halk siyasetçi ve bilim adamı ağzına bakar.

Ağzına her geleni söylemek olmaz.

 

Selam ve Saygılarımla

Faruk CAYMAZ

İnş. Müh-Şair ve Yazar

 

 

 


Etiketler: 675 okunma
Bilgilendirme

Urfa Yaşam Haber sitesinde yazılan yazılardan yazarın kendisi sorumludur. Yazarın görüşleri Urfa Yaşam haberinin görüşlerini yansıtmaz

Yorum yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir