[avatar user="mustafakaplan" size="150" ]

Aşk-ı mecazi; aşk-ı ilahiye açılan kapıdır

by | Leave a comment

Cân bî cemâl-i cânân meyl-i cihân nedâred
Her kes ki in nedâred hakkâ ki ân nedâred.

Cânânın cemâli olmaksızın cânın dünyaya meyli olmaz,
Her kim de ‘ bu ‘ bulunmazsa gerçekten de ‘ o ‘ da bulunmaz.

AŞK-I MECAZİ; AŞK-I İLAHİYE AÇILAN KAPIDIR

Yüce Allah’ın belirttiği tarz üzerinde inkişafatını emir buyurduğu tüm mahlukatın, istesin veya istemesin buna uyulması ,olması gereken olağan bir durumdur.

Çünkü herşeyi hakkıyla yapan odur.Onun terazisinde bir düzensizlik; bir eksiklik asla söz konusu olamaz…

Hikmetini bilemeyip,bize garip gelen her olay,  her şekil ve şema;tüm yaratılan için yaşanacak  bir doğruluktur.

Gözümüzün gördüğü tüm görüntülerin ve kulaklarımızın duyduğu tüm seslerin mutlaka İlahi mana yüklü oldukları tefekkür edilmelidir.

Mesela dünyanın tam yuvarlak değilde ;yumurta biçiminde eğik olması mevsimlerin normal seyrinde yol almasına sebep teşkil ettiği gibi;bunda canlılar için faydalar olduğunun idrak edilmesi gerekir.

Her şeyi en ince noktasına kadar özenle ve hikmetle işlenen kainattın, derin bir düşünme istidadı gelişen kişi için nasıl bir İlahi şaheser olduğu bir hayranlık duyma vesilesisidir.

Uçsuz bucaksız gökyüzü ekranında görüp temaşa ettiğimiz sayısız Yıldız, Ay, Güneş ve daha nice gezegen; o yaratıcının sonsuz bir kudrete sahip oluşu hakkındaki bilgileri  bizimle paylaşıyorlar adeta…Dört mevsimde yaşanan değişimler; mahlukatın önüne serilmiş ,içinde envai çeşit nimet bulunan birer sofra olduğu; onun Kereminin sonsuzluğuna dair en bariz vurgudur.

Bu konuda misaller çok…

Hepsini sıralayıp yazmaya ciltler kitap;okyanuslar dolusu  mürekkep yetmez.Ancak verilen bir cüzi güç fevkinde bir anlatım sözkonusudur.

Bunun dışına çıkmanın İlahi izne tabi olduğunu bilip haddi aşmamak adına kişi kendine bunu bir ihtar adetmesi gerekir.

Aklı olanın zaten bir ışık huzmesinden güneşe ulaşmayı bilir.Elbette bunları bilip o sonsuz kudrete hayran kalmamak mümkün değildir.Hem öyle bir hayranlık ki;neticesi İlahi bir aşka dönüşümdür.

Her rakkamın her harfin her noktanın her zerrenin her kürenin, zat-ı Vacibül vücuduna delalet ettiği yüce  Allah’ı ;şarkın büyük alimlerinden Mola Ahmet Ciziri; kendi dilinde kaleme aldığı bu dizelerle bakın nasıl tasvir etmiş:

Tû ji Mela’yê bibirs esrarê işqê hal dikit

Vê mu’emmay’e çiz anin sed mele ‘u muste’îd

Sen Melâ’dan sor aşkın esrarını (ki o) halletsin
Bu muammayı ne bilsin yüz bilge  ve usta.Burada sözü edilen aşkın, zahiri olandan;batini olana geçişidir.Yani olması gereken sonuçtur.

Îsmê te ye mektubî di dîwanê qidem da

Herfek qelemê ilmê teqwîmî reqem da

Ezel Divanındaki senin mektubî ismindir .Yani her yaratılan;senin isimlerinin birer mektubu hükmündedir.

Ki bir harf, kalem ilminin takviminde rakamdır.Her yaratılan o mektubun birer harflerine tekabül eden Halik ilmine ait birer rakam niteliğini taşır.

Mim metle’ê şemsa Ehed ayîne sifet kir

Burada ‘mim’ Kur’anda bir harf olup; Hz.Muhammedi işaret etmektedir.

Muhammed ki Bir’in nur aynasında bir sıfattır.

Atf edilen kainatın; nuruna münhasır yarattığı Hazreti Muhameddin yine bu İlahi aşkın bir eseri olduğu gözler önüne serilmekte,bu aşktan onun yüzü suyu hürmetine her mahlukun nemalanması istenmektedir.

Elifle, mim (Allahla Hz Muhamet)arasında tezahür eden bu sonsuz aşkın; alemşümul bir boyutu olması ile ilişkin,Türkçe karşılığı Allah’ın;peygambere “Sen olmasaydın yeri göğü yaratmazdım demek olan “Levlake levlake lena halekk-ül eflake “hitabı ne güzel de bir ifade şekli değil mi?

Böyle baki bir aşkın mevcudiyeti elbette ki nice Ferhatların doğuşunu kaçınılmaz yapacaktır.Bu konjonktür, aşıkla;maşuk arasında kopmaz bir bağın oluşumuna zemin hazırlar.Biz,isterseniz yine Mola Ahmet Cizîrînin yazmış olduğu dizelerle devam  edelim şöyle ki:”Her bu kuştin wer bu hîştin emrû fermana tebit”yani “İser öldürür;ister yaşatırsın emir ferman senindir”Diyerek her şeyin onun dest-i tasarrufunda olup,bittiğini  hatırlatır.

Gözle beyin arasındaki bir görüntü alış verişinin güzel olarak olarak algılanıp kalp çölünde filizlenip yeşermesidir aşk.

Aşkın yeşermediği bu çölün sakinleri ancak  olsa olsa Yılan,Çiyan,Akreplerdir…

Burada sözü edilen bir objenin görüntüsünden yola çıkarak o görüntünün mana boyutuna bir erişimin sağlanmasıdır.

Daha açık bir ifadeyle;duyulan aşka dair hisiyatın,beli bir tekamüllat sonucu MECAZİ kimliğinden sıyrılıp;İlahi kimlikte vücut bulmasıdır.

Kısacası aşkın, bir sebeb-i varlık olduğu asla göz ardı edilmemelidir.

Allah cümlemizi aşk-ı İlahi ile müşerref kılsın.


Etiketler: 427 okunma
Bilgilendirme

Urfa Yaşam Haber sitesinde yazılan yazılardan yazarın kendisi sorumludur. Yazarın görüşleri Urfa Yaşam haberinin görüşlerini yansıtmaz

Yorum yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir